Bir Başka Hoca Prof. Dr. M. Orhan Okay
Müstesna kişiliği ve bilgiye dair paylaşımcılığıyla tanınan Edebiyat Tarihçisi merhum Prof. Dr. M. Orhan Akay, vefatının 5’inci yıl dönümünde Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen bir panelle anıldı.
Akademisyen, kültür adamı, edebiyat tarihçisi Prof. Dr. M. Orhan Okay vefatının 5’inci yılında Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen bir panelle anıldı. Her fırsatta sanatın topluma yol göstermek olduğunu belirten, sanatçıyı da bir rehber olarak konumlandıran Orhan Okay hocayı anma paneline, yakın arkadaşı ve meslektaşı Prof. Dr. Abdullah Uçman, Ömer Erdem, Âlim Kahraman ve Bekir Sıddık Soysal konuşmacı olarak katıldı. Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın gençlik yıllarından, öğrenimine, sosyal yaşamından, üniversitedeki eğitimci kimliğine kadar tüm yaşamının hatıralarla dile geldiği panele Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy ve edebiyatsever dinleyiciler katıldı.
Prof. Dr. M. Orhan Okay’ın vefatının 5’inci sene-i devriyesinde sevenleriyle birlikte bir arada olmaktan buruk bir mutluluk duyduğunu ifade eden Prof. Dr. Abdullah Uçman, başta Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy olmak üzere panelin düzenlenmesinde emeği geçen tüm Zeytinburnu Kültür Sanat Ailesi’ne teşekkürlerini sundu.
PROF. DR. UÇMAN: “ORHAN HOCA TAM BİR İNSAN-I KAMİL ÖRNEĞİYDİ”
Prof. Dr. M. Orhan Okay’ın tüm yaşamı boyunca kapısını çalan herkesi yüksünmeden dinlediğini, insanlara faydalı olmayı şiar edinmiş, elinden geldiğince kimseden yardımlarını esirgemeyen müstesna bir şahsiyet olduğunu söyleyen panelin moderatörü Prof. Dr. Abdullah Uçman, “Orhan Okay hoca ile benim 20 yıla yakın beraberliğimiz oldu. Hastalık günlerini saymazsak, hemen hemen her Cuma günü, Bağlarbaşı İslam Araştırmaları Merkezi’nde sabahları buluşur, öğlenleri beraber yemek yer, Cuma namazından sonra akşama kadar sohbet eder, fikir alışverişinde bulunurduk. Bazı zamanlarda da İstanbul’un tarih kokan mekânlarını ziyaret ederdik. Orhan Hoca bizim nazarımızda tam bir insan-ı kâmil örneğiydi.” diyerek, Orhan Okay’ın sosyal yaşamındaki mütevazılığı ve sosyal kişiliğine dikkat çekti.
“BU DÜNYADA VAZİFESİNİ HAKKIYLA YERİNE GETİRDİ”
Prof. Dr. M. Orhan Okay’ın gerçek anlanma bir bilim insanı olmasının yanı sıra, bir sanatkâr mizaca da sahip olduğuna değinen Prof. Dr. Abdullah Uçman, “Hocamıza ait ‘Silik Fotoğraflar’, ‘Bir Başka İstanbul’ ve vefatından önce yayınlanan ‘Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları’nı dikkatle okursak ondaki bu sanatkâr yönü de kolayca fark edebiliriz. Orhan Hoca, üniversitedeki öğretim yaşamı boyunca yüzlerce talebe yetiştiren, 20 kitabın sahibi, 500’den fazla makale ve ansiklopedi maddesinin yazarıdır. Ayrıca 25 yüksek lisans teziyle 20 kadar doktora tezi yaptırmış, çeşitli üniversitelerde bugün hala profesör seviyesinde 10’dan fazla talebesi bulunan Orhan Hocamız için; ‘bu dünyada vazifesini hakkıyla yerine getirdi’ demekten başka ne denilebilir. Müstesna bir fazilet abidesi olan Prof. Dr. M. Orhan Okay hocayı tanımak, onun rahle-i tedrisinde bulunmak kendi adıma bir ayrıcalık, bir iftihar vesilesi ve bu dünyaya ait fani zevklerin en değerlisidir.” diye konuştu.
ALÎM KAHRAMAN: “BİYOGRAFİ YAZARLIĞINDA DÖNÜM NOKTASIDIR”
İlim adamlığının yanında edebiyat bilgisinin de son derece hayranlık uyandırıcı olduğunu dile getiren bir diğer konuşmacı Âlim Kahraman, “İlim adamlığının yanında eli kalem tutan bir yazardı. Hocamız biyografi yazarlığında bir dönüm noktasıdır. Çalıştığı birçok konunun muazzam bir şekilde tamamlandığını gözlemliyorsunuz. Orhan Hoca, öğretirken eğiten eski İstanbul beyefendilerindendi.”dedi.
BEKİR SADIK SOYSAL: “MERHAMET VE HİZMET ŞUURUNUN KEMÂLİYDİ”
Prof. Dr. M. Orhan Okay’ın Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden öğrencisi olan Bekir Sadık Soysal, “Hocam, hamilik vasfı olan bir insandı. Fakültede maddi durumu zayıf olan öğrencilere tüm imkanlarını kullanarak karşılıksız burs verdi. Merhamet ve hizmet şuurunun kemâliydi. Okay Hocam, abim ve dostumdu…” ifadelerine yer verdi.
ŞAİR ÖMER ERDEM: “BİLİMSEL YÖNÜ GİBİ SANATÇI MİCAZI DA ÇOK GELİŞMİŞTİ”
Prof. Dr. M. Orhan Akay’ın ömrünü eğitime vakfetmiş bir isim olmasının yanı sıra güçlü bir sanatçı kişiliğe sahip olduğunun da altını çizen Şair Ömer Erdem, “Orhan Okay’ın Beşir Fuat, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Hamdi Tanpınar çalışmaları başta olmak üzere; Tanzimat Dönemi’nden bugüne gelen Türk Edebiyatı’nın meseleleri üzerine yazdığı çalışmalara baktığımız zaman, aslında bilimsel yönüyle sanatçı mizacının çatıştığını görüyoruz. Bu durum, okuyucular ve akademi dünyası açısından edebiyatımıza nitelik ve derinlik kazanımını sağlamaktadır. Hocamızın bir kez daha önünde saygıyla eğiliyorum.” şeklinde konuştu.
ÖMRÜNÜ EĞİTİME VAKFETMİŞ BİR DEĞER; PROF. DR. M. ORHAN OKAY
6 Ocak 1931 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen M. Orhan Okay, Vefa Lisesi’nden mezun olduktan sonra üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü ve Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesinin Arap-Fars Dilleri ve Edebiyatları bölümünden de sertifika aldı. Mesleki yaşamına Artvin Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak başlayan Okay, askerlik görevinin ardından Diyarbakır Lisesi’nde de iki yıl öğretmenlik yaptı. Sonrasında Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne Yeni Türk Edebiyatı alanında asistan olarak akademik kariyerine devam etti. Atatürk Üniversitesi’nde görev yaptığı 1963 yılında doktor, 1975’te doçent, 1988’de ise profesör unvanını aldı. 30 yıl boyunca Atatürk Üniversite’sinde birçok öğrencinin yetişmesine vesile olan akademisyen, İki yıl da Sakarya Üniversitesi’nde görev yaptı. Emekliliğinden sonra da akademik dünyadan uzak kalamayan Prof. Dr. M. Orhan Okay, Fatih Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi ve Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde redaktör olarak çalışmaya devam etti.
İlk yazısını 1953 yılında Türk Sanatı’nda kaleme alan usta isim, İstanbul, Hareket Türk Dili, Türk Edebiyatı, Dergâh, Milli Kültür, Türk Kültürü, Türk Yurdu, Zaman ve onlarca dergi ve gazeteye yazılar hazırladı.
Vefatına kadar İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nde kurucu hocalarından biri olduğu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde eğitim vermeye devam etti. 13 Ocak 2017 tarihinde, İstanbul’da vefat etti.