AKDEM’den “Mutlu Evlilikler için 10 Altın Kural”
Zeytinburnu Belediyesi Aile Kadın Destekleme ve Engelliler Merkezi (AKDEM), 2025 yılının ilk “Çarşamba Semineri”nde kadınlara; evlilikte sevgiyi güçlendirmenin gerekliliklerinin bahsedildiği “Mutlu Evlilikler için 10 Altın Kural”ı anlattı.
Zeytinburnu Aile Kadın Destekleme ve Engelliler Merkezi (AKDEM), 18 yıldır düzenli olarak düzenlediği ‘Çarşamba Seminerleri’nde her hafta belirlediği farklı konularla, her yaştan bireyi destekleyen ve yaşam kalitesinin artmasını hedefleyen koruyucu, önleyici ve rehabilite edici çalışmalara imza atıyor. AKDEM, yılın ilk seminerinde eşler arasında güç savaşını çözme, “Ben”leri yok etmeden “Biz” olma ve sevgiyi güçlendirme gibi konuların ele alındığı; “Mutlu Evlilikler İçin 10 Altın Kural” konulu bir seminer düzenledi. Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen seminerin konuşmacısı ise Yazar, Aile Danışmanı Serhat Yabancı oldu.
“KIYASLAMA YAPMAK EVLİLİĞİ DEĞERSİZLEŞTİRİR”
Gelişen teknolojiyle birlikte ailelerin zarar gördüğüne dikkat çekerek konuşmasına başlayan Serhat Yabancı, “Eskiden daha geniş ailelerimiz vardı anneanne, babaanne aynı evde yaşardı ya da bir apartmanda yaşardık. Mahallede herkes birbirini tanırdı biz belki onlarla biraz kıyas içerisine girerdik. Şimdi tanımadığımız insanlarla kıyaslıyoruz. Tanımadığımız insanların evliliği ile kıyaslıyoruz. Tanımadığımız insanların eşlerini veya çocuklarını kendimize rakip veya hedef olarak koyuyoruz, bu sizin evliliğinizi değersizleştirir. Bu eşinizi değersizleştirir. Çocuğunuzu değersizleştirir.” dedi.
“BİRÇOK EŞ UYUM SAĞLAMAYI BOYUN EĞME ZANNEDİYOR”
Serhat Yabancı, “Biz uyum sağlamakla boyun eğmeyi o kadar karıştırıyoruz ki, evliliğin ilk yıllarında birçok kişi uyum sağlamayı boyun eğme zannediyor. Sadece kadınlar için değil erkekler için de. Doğal uyum sağlamayı boyun eğme zannediyor. Bu hikâye nereden geliyor? Anne babasının ilişkisinden.” diye konuşmasına devam etti. İnsan ilişkilerine de değinen Aile Danışmanı Yabancı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biriyle samimi olduk mu onu alıp hayatımızın tam merkezine koyuyoruz. Aşırı seviyoruz, aşırı önemsiyoruz, aşırı değer veriyoruz ve bir mükemmeliyetçi denklem kuruyoruz. Ben seni bu kadar sevip sana bu kadar değer veriyorsam sen de bana aynısını ver. ‘İyi de niye kuralları sen koyuyorsun? Niye sen böyle istiyorsun’ diye o da bunu yapmak zorunda mı? O tam tersini dese ya, ‘ben seni buraya oturtuyorum, şu mesafe iyi, sen de bana oradan verdiğim kadar ver’, dese kabul eder miyim? Etmem. Neden seninki doğru? Neden birini hayatımızın merkezine koyduk diye bizi hayatının merkezine koysun hakkına sahibiz? Neden biliyor musunuz? Öteki insanları hayatımızın merkezine koymak onları çok fazla önemsemek bizim duygusal yoksunluğumuzla ilgili. Birincisi duygusal yoksunluk ikincisi hayatımızı doğru şekilde dolduramadığımız için birini hayatımıza aldığımızda her şey onunla yapmak istiyoruz.”